Çin’in Wuhan kentinden bütün
dünyaya yayılan Coronavirüsü (Covid-19)
şimdiye kadar bir çok insana bulaşmış ve bir çok insanın da ölümüne
neden olmuştur. Halen bu virüs nedeniyle enfekte olanların ve ölen insanların
sayısı artmakta; söz konusu virüsün yayılımının ne zaman kontrol altına alınabileceği konusunda
yetkili çevrelerde bir görüş birliği bulunmamaktadır.
Ülkemizde de söz konusu virüs
etkilerini yoğun bir şekilde göstermektedir. Coronavirüsün yayılımının
önlenmesi için , hafta sonu sokağa çıkma yasağı, belirli yaşlarda olanların
sokağa çıkmasının yasaklanması, eğitim kurumlarının ve kamu kurumlarının
faaliyetlerinin durdurulması, şehirlerarası seyahatin yasaklanması vb. önlemler
alınmış durumdadır. Buna karşın bir yandan da işyerlerinde üretimin devam
ettiği ve çalışanların* çalışma yaşamlarını sürdürdükleri görülmektedir. Bu durumda
bu virüsün bulaşma olasılığına karşı çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı
bulunup bulunmadığı sorusu gündeme gelmektedir.
İşverenin işçiyi gözetme, iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcunun hukuki dayanağını 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesi ve 6098 sayılı Borçlar Kanununun 417.
maddesi oluşturmaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanununun 4. maddesi gereğince
“İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla
yükümlüdür”.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 417.
maddesinin 2.fıkrası uyarınca, işverenler hiçbir sınırlamaya yer verilmeksizin
iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak
zorundadırlar.
Yüksek Mahkemeye göre “İşverenin
insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde sigortalının sağlıklı ve güvenli bir
ortamda iş görmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu yönü tartışmasızdır. Yasalarda,
tüzüklerde ve yönetmeliklerde açıkça gösterilememiş olsa dahi işverenin iş
sağlığına ve güvenliğine ilişkin gerekli önlemleri almakla yükümlü bulunduğu
yönü İş Kanununun 73. maddesi(Şimdi BK.417/2 ve İŞGK. 4/1,a) maddesinin açık
buyruğudur”[1].
Yüksek Mahkemenin bir başka
kararına göre de “İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön,
bu tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceği
değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını gerekli
görüp görmediği hususlarıdır.”[2]
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13. maddesi ise işyerlerinde
ciddi ve yakın bir tehlikenin varlığı halinde çalışanlara çalışmaktan kaçınma hakkını tanımıştır.
6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13. Maddesinde,
çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı : “ Ciddi ve
yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı
işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli
tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen
toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder.
Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.
Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde
karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan
kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile
kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.
Çalışanlar, ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda
birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli
bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu
hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.
İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine
rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun
hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş
sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen
çalışmış sayılır.
Bu Kanunun 25 inci maddesine göre işyerinde işin
durdurulması hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye göre,
işyerinde ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanın
çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması için;
İlkin, çalışanın ciddi ve yakın bir tehlike ile
karşı karşıya bulunması gerekmektedir.
Tehlikenin ciddi ve yakın olması, ortada tehlikeli bir durumun
olması ve kısa bir süre içinde meydana gelme olasılığını belirtir. Yakın ve
ciddi tehlikenin işten kaynaklanması şart değildir. Tehlikenin çalışanı
etkileyecek olması gerekli ve yeterlidir[3].
Çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmesinin
diğer şartı, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği kuruluna ya da bu kurulun bulunmadığı
yerlerde işverene başvuru yapılmasıdır. İşyerinde ciddi ve yakın bir tehlikenin
birden çok çalışanı ilgilendirmesi halinde çalışanlar kurula topluca
başvurabilirler ve bunun sonucu olarak topluca iş görmekten kaçınmaları bir
grev oluşturmaz[4].
Çalışanın talebi üzerine kurul aynı gün acil
olarak toplanarak karar verir. Durumu bir tutanakla saptayarak çalışan ve çalışan
temsilcisine yazılı olarak bildirir.
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu olmaması
durumunda ise tehlikenin ciddi ve yakın olup olmadığına ilişkin karar, işveren
tarafından derhal verilir. İşveren tarafından durum tutanakla saptanır ve çalışan
veya çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.
Çalışanın iş görmekten kaçınma hakkını
kullanabilmesi için kurulun ciddi ve yakın tehlikenin varlığını saptaması
yeterlidir. Ayrıca işverence bu konudaki önlemlerin alınıp alınmadığının beklenmesi
gerekmez. Tehlikenin ciddi ve yakın niteliği bunu gerektirir[5].
Çalışan ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda
ise yukarıda belirtilen usule uymaksızın çalışmaktan kaçınma hakkına sahip
olacaktır.
Coronavirüsün yayılımının (bulaşmasının) insanların karantina alınması suretiyle, tecritle
ve sosyal mesafe ve kapalı mekanlarda ve toplu taşıma araçlarında maske
kullanımıyla önlenmeye çalışılması ve
virüsü bulaşması halinde ise kısa süre içinde ölüm tehlikesinin gerçekleşmesi
olasılığı karşında, dünyada ve ülkemizde yaşanılan durumun bu bende uygun
olduğu değerlendirilmektedir.
Ülkemiz tarafından da onaylanan 1981 tarihli
İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamı Hakkında 155 sayılı Uluslararası
Çalışma Sözleşmesinin 13. maddesi, çalışmaktan kaçınma hakkına yer vermiştir.
Bu sözleşmenin 13. maddesi: “Sağlığı ve hayatı için ciddi ve yakında vaki
olmasından korktuğu tehlike nedeniyle, haklı bir gerekçeyle, işinden uzaklaşan
bir işçi, işinden uzaklaşması nedeniyle olabilecek uygunsuz sonuçlara karşı
ulusal koşullar ve uygulamaya uygun bir şekilde korunacaktır” demektedir.
Uluslararası normlar, ülkeler
tarafından kabul edilmesiyle birlikte iç hukuk normlarına dönüşmektedir.
Koronavirüsü (Covid-19) aynı ortamı paylaşarak çalışanlar
yönünden ciddi, yakın ve yaşamsal bir tehdit ve tehlike oluşturmaktadır.
İşverenlerin işçiyi gözetme, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için gerekli
olan her türlü önlemleri alma borcu vardır.
İşverenlerin bu çerçevede; işyerinin daha steril hale getirilmesi,
yemekhane ve soyunma yerleri gibi çalışanların toplu halde bulundukları
yerlerde gerekli önlemlerin alınması, işyeri hekimlerinin daha etkin
kullanılması, bu zorlayıcı nedenle (Covid-19 Etkisi) kısa çalışma uygulamasına başvurarak çalışanların
işyerinden bir süreliğine uzaklaştırılması ya da işyerinde bulundukları
sürelerin(haftalık çalışma sürelerinin) azaltılması, işyerinde dönüşümlü
çalışma sistemi (postalar şeklinde çalışma şekline geçilmesi) uygulanması, servis
uygulamalarının buna uygun olarak düzenlenmesi vb. tedbirleri alması mümkündür.
Yukarıda belirtilmiş olan hukuki dayanaklar göz önüne
alındığında; işverenlerin işçiyi gözetme borcunu yerine getirmemesi, bu
çerçevede işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin gerektirdiği her türlü önlemi
almaması ve/veya işyeri çalışanlarından
birinde Covid-19 pozitif tespiti
yapılması halinde, işçinin direkt (iş sağlığı ve güvenliği kuruluna veya
işverene başvurmadan) çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması mümkün olacaktır.
*6331
Sayılı Kanun, iş sağlığı ve güvenliği yönünden korunması gereken kişiler olarak
yalnızca işçileri değil tüm çalışanları kapsamına almıştır. Çalışan kavramı, Kanunun
3.maddesinde, “Kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya
özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişiyi ifade eder.” şeklinde
tanımlanmıştır. Buna göre; Kanun, İş Kanuna tabi olan işçilerle birlikte, Deniz
İş Kanununun kapsamına giren gemi adamlarını, Basın İş Kanunu kapsamına giren
gazetecileri, Borçlar Kanunu kapsamına giren işçileri, diğer kanunlar kapsamına
giren çırakları, stajyerleri, memurları,
sözleşmeli personeli, ve diğer kamu görevlilerini kapsamına almaktadır.
[1] Y.10 HD.,18.11.1991,10815/9243
[2] Y.10 HD.23.03.2010, 17190/4177
[3]N.Çelik, N.Caniklioğlu, T.Canbolat
İş Hukuku Dersleri Beta Yayınevi S.361
[4]S.Süzek İş Hukuku Beta Yayınevi
S.958
[5]S.Süzek İş Hukuku Beta Yayınevi
S.958