ÜYE GİRİSİ
TEKLİF AL
BİZİMLE ÇALIŞMAK
İSTER MİSİNİZ?
YENİ
TANITIM
BROŞÜRÜMÜZ
Okunma Sayısı: 520003.05.2021Yazar:BARIŞ ERDEM DANIŞMANLIK İŞ HUKUKU EKİBİ
Coronavirüsü (Covid-19) İşçiye Çalışmaktan Kaçınma Hakkı Verir Mi?


Çin’in Wuhan kentinden bütün dünyaya yayılan Coronavirüsü (Covid-19)  şimdiye kadar bir çok insana bulaşmış ve bir çok insanın da ölümüne neden olmuştur. Halen bu virüs nedeniyle enfekte olanların ve ölen insanların sayısı artmakta; söz konusu virüsün yayılımının  ne zaman kontrol altına alınabileceği konusunda yetkili çevrelerde bir görüş birliği bulunmamaktadır.

Ülkemizde de söz konusu virüs etkilerini yoğun bir şekilde göstermektedir. Coronavirüsün yayılımının önlenmesi için , hafta sonu sokağa çıkma yasağı, belirli yaşlarda olanların sokağa çıkmasının yasaklanması, eğitim kurumlarının ve kamu kurumlarının faaliyetlerinin durdurulması, şehirlerarası seyahatin yasaklanması vb. önlemler alınmış durumdadır. Buna karşın bir yandan da işyerlerinde üretimin devam ettiği ve çalışanların* çalışma yaşamlarını sürdürdükleri görülmektedir. Bu durumda bu virüsün bulaşma olasılığına karşı çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı bulunup bulunmadığı sorusu gündeme gelmektedir.

İşverenin işçiyi gözetme, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcunun hukuki dayanağını 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesi ve 6098 sayılı Borçlar Kanununun 417. maddesi oluşturmaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4. maddesi gereğince  “İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür”.

6098 sayılı Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2.fıkrası uyarınca, işverenler hiçbir sınırlamaya yer verilmeksizin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak zorundadırlar.

Yüksek Mahkemeye göre “İşverenin insan yaşamının kutsallığı çerçevesinde sigortalının sağlıklı ve güvenli bir ortamda iş görmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu yönü tartışmasızdır. Yasalarda, tüzüklerde ve yönetmeliklerde açıkça gösterilememiş olsa dahi işverenin iş sağlığına ve güvenliğine ilişkin gerekli önlemleri almakla yükümlü bulunduğu yönü İş Kanununun 73. maddesi(Şimdi BK.417/2 ve İŞGK. 4/1,a) maddesinin açık buyruğudur”[1].

Yüksek Mahkemenin bir başka kararına göre de “İşçinin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, bu tedbirin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin böyle bir tedbirin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır.”[2]

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13. maddesi ise işyerlerinde ciddi ve yakın bir tehlikenin varlığı halinde çalışanlara çalışmaktan kaçınma hakkını tanımıştır.

6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 13. Maddesinde, çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı : “ Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.

Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.

Çalışanlar, ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.

İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır.

Bu Kanunun 25 inci maddesine göre işyerinde işin durdurulması hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.  

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeye göre, işyerinde ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması için;

İlkin, çalışanın ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya bulunması gerekmektedir.

Tehlikenin ciddi ve yakın olması, ortada tehlikeli bir durumun olması ve kısa bir süre içinde meydana gelme olasılığını belirtir. Yakın ve ciddi tehlikenin işten kaynaklanması şart değildir. Tehlikenin çalışanı etkileyecek olması gerekli ve yeterlidir[3].

Çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkını kullanabilmesinin diğer şartı, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği kuruluna ya da bu kurulun bulunmadığı yerlerde işverene başvuru yapılmasıdır. İşyerinde ciddi ve yakın bir tehlikenin birden çok çalışanı ilgilendirmesi halinde çalışanlar kurula topluca başvurabilirler ve bunun sonucu olarak topluca iş görmekten kaçınmaları bir grev oluşturmaz[4].

Çalışanın talebi üzerine kurul aynı gün acil olarak toplanarak karar verir. Durumu bir tutanakla saptayarak çalışan ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirir.

İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu olmaması durumunda ise tehlikenin ciddi ve yakın olup olmadığına ilişkin karar, işveren tarafından derhal verilir. İşveren tarafından durum tutanakla saptanır ve çalışan veya çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.

Çalışanın iş görmekten kaçınma hakkını kullanabilmesi için kurulun ciddi ve yakın tehlikenin varlığını saptaması yeterlidir. Ayrıca işverence bu konudaki önlemlerin alınıp alınmadığının beklenmesi gerekmez. Tehlikenin ciddi ve yakın niteliği bunu gerektirir[5].         

Çalışan ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda ise yukarıda belirtilen usule uymaksızın çalışmaktan kaçınma hakkına sahip olacaktır.

Coronavirüsün yayılımının (bulaşmasının)   insanların karantina alınması suretiyle, tecritle ve sosyal mesafe ve kapalı mekanlarda ve toplu taşıma araçlarında maske kullanımıyla  önlenmeye çalışılması ve virüsü bulaşması halinde ise kısa süre içinde ölüm tehlikesinin gerçekleşmesi olasılığı karşında, dünyada ve ülkemizde yaşanılan durumun bu bende uygun olduğu değerlendirilmektedir.

 Ülkemiz tarafından da onaylanan 1981 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamı Hakkında 155 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesinin 13. maddesi, çalışmaktan kaçınma hakkına yer vermiştir. Bu sözleşmenin 13. maddesi: “Sağlığı ve hayatı için ciddi ve yakında vaki olmasından korktuğu tehlike nedeniyle, haklı bir gerekçeyle, işinden uzaklaşan bir işçi, işinden uzaklaşması nedeniyle olabilecek uygunsuz sonuçlara karşı ulusal koşullar ve uygulamaya uygun bir şekilde korunacaktır” demektedir.

Uluslararası normlar, ülkeler tarafından kabul edilmesiyle birlikte iç hukuk normlarına dönüşmektedir.

Koronavirüsü (Covid-19) aynı ortamı paylaşarak çalışanlar yönünden ciddi, yakın ve yaşamsal bir tehdit ve tehlike oluşturmaktadır. İşverenlerin işçiyi gözetme, iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için gerekli olan her türlü önlemleri alma borcu vardır.

İşverenlerin bu çerçevede; işyerinin daha steril hale getirilmesi, yemekhane ve soyunma yerleri gibi çalışanların toplu halde bulundukları yerlerde gerekli önlemlerin alınması, işyeri hekimlerinin daha etkin kullanılması, bu zorlayıcı nedenle (Covid-19 Etkisi)  kısa çalışma uygulamasına başvurarak çalışanların işyerinden bir süreliğine uzaklaştırılması ya da işyerinde bulundukları sürelerin(haftalık çalışma sürelerinin) azaltılması, işyerinde dönüşümlü çalışma sistemi (postalar şeklinde çalışma şekline geçilmesi) uygulanması, servis uygulamalarının buna uygun olarak düzenlenmesi vb. tedbirleri alması mümkündür.

Yukarıda belirtilmiş olan hukuki dayanaklar göz önüne alındığında; işverenlerin işçiyi gözetme borcunu yerine getirmemesi, bu çerçevede işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin gerektirdiği her türlü önlemi almaması ve/veya  işyeri çalışanlarından birinde  Covid-19 pozitif tespiti yapılması halinde, işçinin direkt (iş sağlığı ve güvenliği kuruluna veya işverene başvurmadan) çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması mümkün olacaktır.

        


*6331 Sayılı Kanun, iş sağlığı ve güvenliği yönünden korunması gereken kişiler olarak yalnızca işçileri değil tüm çalışanları kapsamına almıştır. Çalışan kavramı, Kanunun 3.maddesinde, “Kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam edilen gerçek kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre; Kanun, İş Kanuna tabi olan işçilerle birlikte, Deniz İş Kanununun kapsamına giren gemi adamlarını, Basın İş Kanunu kapsamına giren gazetecileri, Borçlar Kanunu kapsamına giren işçileri, diğer kanunlar kapsamına giren  çırakları, stajyerleri, memurları, sözleşmeli personeli, ve diğer kamu görevlilerini kapsamına almaktadır.

[1] Y.10 HD.,18.11.1991,10815/9243

[2] Y.10 HD.23.03.2010, 17190/4177

[3]N.Çelik, N.Caniklioğlu, T.Canbolat İş Hukuku Dersleri Beta Yayınevi S.361

[4]S.Süzek İş Hukuku Beta Yayınevi S.958

[5]S.Süzek İş Hukuku Beta Yayınevi S.958

 

İLETİŞİM Ankara Merkez : Mithatpaşa Cad. No:16/21 Çankaya / Ankara +90 (312) 431 43 65 ankara@bariserdem.com
İstanbul Şube : Atatürk Mah. Ertuğrul Gazi Sk. Metropol İstanbul A Blok Bina No: 2E No: 604 Ataşehir / İstanbul +90 (216) 6881417 info@bariserdem.com
Copyright © 2016 BARIŞ ERDEM Danışmanlık web tasarım studyocrea