Medeni
Hukukta şahıs, haklara ve borçlara sahip olabilen varlıkları ifade etmektedir.
Bu varlıklar sadece gerçek kişilerden (insanlar) ibaret olmayıp hukuk düzeni
belli bir amacı gerçekleştirmeye yönelmiş olan şahıs topluluklarına da haklara
ve borçlara sahip olabilme iktidarını tanımıştır. Bu kişilere hükmi şahsiyet
veya tüzel kişilikler denilmektedir.
Tüzel kişilikler kendilerini kuranlardan
başka kendileri başlı başına bir varlığa sahip olduklarından dolayı ömürleri de
hakiki şahıslarınki gibi sınırlı değildir. Kendilerini kurmuş olan hakiki
şahıslar ölmüş olsalar bile onlar yine de yaşamlarına devam etmektedirler.
Örneğin
bir anonim şirketi kuranlar sonradan şirketten ayrılsalar bile şirket yeni pay
sahipleri ile yaşamına devam etmektedir.
O halde tüzel kişiliklerin üçüncü kişiler
nezdinde borçlara ve haklara ehil olabilmeleri kurulduklarının tescil ve ilan
edilmesi ile birlikte mümkün bulunmaktadır. Tüzel kişiliğin ticaret siciline
tescil edilerek ilan edilmesi ile birlikte artık kurucularından ayrı bağımsız
hukuk düzeninin kabul ettiği bir kişiliğin varlığı kabul edilmektedir. Tüzel
kişiliklerin sigortalı vasfında kişi çalıştırmaları durumunda sigortalının
çalıştırıldığı yer işyeri, sigortalıyı çalıştıran tüzel kişilik de işveren
olarak nitelendirilmektedir.
5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel
sağlık sigortası kanununun 11. Maddesinde;
“İşyeri, sigortalı sayılanların maddî olan
ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerlerdir.
İşveren, örneği Kurumca
hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı
tarihte, Kuruma vermekle yükümlüdür.
29/6/1956 tarihli ve 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi şirketlerin nevilerinin değişmesi,
birleşmesi veya diğer bir şirkete katılması durumunda, bu hususların ticaret
siciline tesciline ilişkin ilân tarihini; adi şirketlerde şirkete yeni ortak
alınması durumunda ise en geç yeni ortağın alındığı tarihi takip eden on gün
içinde, işyeri bildirgesi ile Kuruma bildirilmek zorundadır.”
Hükümleri yer almıştır.
Sosyal Sigorta İşlemleri
Yönetmeliğinin, işyerinin nakli, devri, intikaline ilişkin 33 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde, sigortalı çalıştırılan bir işyerinin
faaliyette bulunduğu adresten başka bir adrese nakledilmesi halinde nakleden
işverence, başka bir işverene devredilmesi halinde ise devralan işverence nakil
veya devir tarihini takip eden on gün içinde işyeri bildirgesi verileceği
öngörülmüştür.
İşverenin değişmesi, işyerinde işveren
sıfatının taşıyan gerçek ya da tüzel kişinin değişmesidir. Tüzel kişiliği olan
ortaklıklarda ortaklardan birinin veya daha fazlasının hisselerini başka
birine/birilerine devretmesi, şirketteki hakim durumu değiştirse bile, şirketin
tüzel kişiliğinde bir değişiklik oluşturmayacağından, hisse devri işveren değişikliği
olarak nitelendirilemeyecektir.
Örneğin bir anonim şirketin ortaklarının
hisselerini başka gerçek veya tüzel kişilere satmaları tüzel kişiliği sona
erdirmediğinden başka bir ifade ile tüzel kişiliğin hissedarları değişmiş olsa
dahi ticaret sicilinde o tüzel kişilik adına kayıt devam ettiğinden bu
şekildeki hisse devirlerinin işveren değişikliği olarak görülmemesi ve hissedar
değişikliği nedeniyle işverenden işyeri devir bildirgesi istenilmemesi
gerekmektedir.
Tüzel kişiliğe ait bir işyerinin bir işverenden
başka bir gerçek veya tüzel kişiliğe devredilmesi halinde ise, sigortalıların
çalıştırılmış olduğu işyerinin sahibinin değiştiği dikkate alınarak yeni
işverenden işyeri devir bildirgesi istenilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla sigortalı çalıştırılan
şirketlerin nevilerinin değişmesi, bir şirketin başka bir şirketle birleşmesi
veya başka bir şirkete katılması ticaret sicilindeki kayıtların değişmesini
gerektiren başka bir deyişle nev’isi değişen, katılan veya birleşen şirkete ait
kaydın bir defterden başka bir deftere taşınmasını ve eski kaydın kapanmasını
gerektiren bir işlem olduğundan bu gibi durumlarda işveren de değiştiğinden
Kuruma işyeri bildirgesi verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Adi şirketlerde şirkete yeni ortak
alınması halinde, bu durumun ortağın alındığı tarihten itibaren on gün içinde
işyeri dosyasına yeni işyeri bildirgesi verilmek suretiyle bildirilmesi
zorunluluğu bulunmakla birlikte, ortak sayısının azalması durumunda böyle bir
yükümlük bulunmadığından adi ortaklıklarda ortak sayısının azalması halinde
işyeri (işveren) bilgilerinde değişiklik yapılması ile yetinilmesi
gerekmektedir. Ancak ortak sayısının 2 kişinin altına düşmesi durumunda adi
ortaklık gerçek kişi işverene dönüştüğünden işyeri bildirgesi verme zorunluluğu
bulunmaktadır.
Bir işyerinin devri demek, onun bütün
hukuki neticeleriyle, yani aktifi ve pasifi, işçisi ve tesisatı ile birlikte
faaliyet halinde bir başkasına geçmesi demektir. Bu şartlarla yapılan bir devir
anlaşması çalışanların hizmet akitlerinin kesintisiz olarak devamını, yani yeni
işverenin bu akitleri tanımasını kapsayacağından, bu işlem el değiştirme
(işyerinin devri) sayılacaktır.
Tüzel kişiliğe ait bir işyerinin başka bir
gerçek veya tüzel kişiliğe devredilmesi halinde ise, sigortalıların
çalıştırılmış olduğu işyerinin sahibinin değiştiği dikkate alınarak yeni
işverenden işyeri devir bildirgesi istenilmesi gerekmektedir.
Şirketlerin bölünmesine ilişkin hükümler
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun "Bölünme" başlıklı III üncü
bölümde düzenlenmiş olup,
Türk Ticaret Kanununda yer alan “BÖLÜNME”ye konu olan
şirketler sermaye şirketleri ve kooperatiflerdir. Bölünme hakkı yalnızca
sermaye şirketleri ve kooperatiflere tanınmış, şahıs şirketlerine
tanınmamıştır. Sermaye şirketleri ile kooperatifler kendi türü içinde
bölünebileceği gibi bir sermaye şirketi bir kooperatife veya tersi şekilde bir
kooperatif sermaye şirketine bölünebilir.
Başka bir ifadeyle bir anonim şirket anonim şirkete ya
da limited şirkete veya kooperatif şirkete bölünebileceği gibi limited şirket anonim
şirkete ya da limited şirkete veya kooperatif şirkete bölünebilir. Aynı şekilde
bir kooperatif şirket de anonim veya limited şirkete ya da kooperatif şirkete
bölünebilir.
Bölünmenin türlerine gelince bölünmeyi, mal
varlıklarına göre bölünme ve sermaye paylarına göre bölünme olarak
ikiye ayırabiliriz. Yine mal varlıklarına göre bölünmeyi de kendi içinde tam
bölünme ve kısmi bölünme diye ikiye, sermaye paylarına göre bölünmeyi de kendi
içinde simetrik ve asimetrik bölünme olarak ikiye ayırabiliriz.
Tam bölünmede,
şirketlerin aktif ve pasifine dahil mal varlıklarının bölümlere ayrılarak
tasfiyesiz olarak ve kısmi külli halefiyet yoluyla mevcut veya yeni kurulan
şirketlere devrolunması ve bunun karşılığında bölünen şirketin ortaklarının
devralan şirketin ortağı olmalarıdır.
Tam bölünme, bir şirketin tüm
malvarlığının bölümlere ayrılarak mevcut veya yeni kurulacak en az iki şirkete
devrolunmasıdır. Tam bölünen şirket sona erer ve unvanı ticaret sicilinden
silinir. Bölünen şirketin ortaklarına devralan şirketlerin payları verilir.
Bu bölünmede devredilen malvarlığı bölümü,
kısmi külli halefiyete dayalı olarak devralan şirkete geçer, bu nedenle ayni
sermaye konulması ve sermaye azaltılması gerekmez. Devralan şirketin payları,
bölünen şirketin ortakları tarafından elde edilir.
Kısmi bölünmede
, bir şirketin tüm malvarlığının değil bir kısmının bir veya birden fazla
bölüme ayrılarak mevcut veya yeni kurulacak en az bir şirkete devrolunması ve
bölünen şirketin elinde kalan malvarlığı ile faaliyete devam etmesidir. Kısmi
bölünme, külli halefiyete dayalı olarak veya yavru şirket kurma yoluyla iki
şekilde gerçekleştirilebilir.
Kısmi halefiyete dayalı kısmi bölünmede, devralan
şirkete tahsis edilen malvarlığı bölümü devralan şirkete geçer. Bölünen
şirketin ortakları devredilen malvarlığı bölümü karşılığında devralan
şirketlerin paylarını iktisap ederler; böylece hem bölünen şirketin hem de
devralan şirket veya şirketlerin ortağı olurlar
Yavru şirket kurma yoluyla kısmi
bölünmede, bölünen şirket devredilen malvarlığı bölümleri karşılığında devralan
şirket veya şirketlerin ortaklık paylarını elde ederek yavru şirketini
oluşturur. Bölünen şirket, devralan şirketin ortağı iştiraki haline
gelir. Yavru şirket kurma yoluyla kısmi bölünmede devralan şirket veya
şirketlerin paylarının kısmen bölünen şirketin ortakları tarafından iktisap
edilmesi mümkündür.
Sermaye Paylarına Göre
Bölünme, sermaye paylarının bölen şirkette aynen muhafaza
edilip edilmemesine göre simetrik bölünme ve asimetrik bölünme olarak ikiye
ayrılır.
Simetrik
Bölünmede, bölünen şirketin ortaklarına devralan şirketlerde,
bölünen şirkete mevcut payları oranında şirket payları tahsis edilmesine
“Korunmuş Oranlar ile (simetrik) bölünme denir. Simetrik bölünmede, bölünen
şirketin ortakları, devralan şirketlerde tahsis edilen payları bölünen şirkette
sahip oldukları mevcut payları oranında edinirler. Bu çeşit bölünme hem yeni
kuruluş şeklinde hem de devralma şeklinde gerçekleştirilen bölünmeler için
kısmi ve tam bölünmelerde geçerlidir.
Asimetrik
Bölünmede, bölünen şirketin ortaklarına devralan şirketlerde,
bölünen şirkette mevcut payları oranlarından farklı oranlarda şirket payları
tahsis edilmesine “Oranların Korunmadığı (Asimetrik ) bölünme denir.
Bu çeşit bölünme, tam ve kısmi
bölünmelerde, yeni kuruluş ve devralma yoluyla gerçekleştirilen bölünmelerde
geçerlidir. Asimetrik bölünmede, devralan şirketlerde tahsis edilen paylar,
bölünen şirketin ortaklarına bölünen şirketteki pay oranlarından farklı
oranlarda verilmektedir. Devralan şirketlerden bölünen şirkette mevcut sermaye payı
oranından daha fazla pay alan ortağın, bölünen şirketteki sermaye payı oranının
azalması gerekir. Bu durumda, diğer ortakların ise bölünen şirketteki pay
oranları artacaktır
5510 sayılı kanunun 89 uncu maddesinde de,
“Sigortalının çalıştırıldığı işyeri aktif veya pasifi ile birlikte devralınır
veya intikal ederse ya da başka bir işyerine katılır veya birleşirse eski
işverenin Kuruma olan prim ile gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer
ferilerinden oluşan borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müştereken ve
müteselsilen sorumludur. Bu hükme aykırı sözleşme hükümleri Kuruma karşı
geçersizdir.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda belirtilen hüküm
uyarınca ister tam bölünme ister kısmi bölünme veya sermaye paylarına
göre ( simetrik veya asimetrik) bölünme olsun devreden şirketin ortadan
kalkmış olması ve devralan şirketin yeni bir şirket olarak veya eskiden
kurulmuş bir şirket olarak bölünme sonucunda mal varlığını edinmiş
olması, yada sermaye bölünmesi sonucunda bölen şirketin aynı veya farklı oranda
sermayedarının olması sosyal güvenlik kanununun yukarıda belirtilen hükmü
karşısında yükümlülüklerden kurtulmayı sağlamamaktadır.
Başka bir ifade ile şirketin bölünme
yoluyla ortadan kalkması ve mal varlığının yeni kurulan şirketlere aktarılması
veya mal varlığının devralınması yada sermaye bölünmesi suretiyle şirket
ortaklarının başka şirketlerin de sermayedarları olması, bölünen şirketin
sosyal güvenlik kurumuna olan yükümlülüklerinin karşılanması bakımından
öncelikle şirketin mal varlığından mal varlığının olmaması veya karşılamaması
halinde şirketin ortakları ile temsile yetkili olanlardan ve şirketi bölünme
yoluyla devralanlardan müşterek ve müteselsil olarak takip ve tahsil edileceği
sonucunu değiştirmemektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun
"Bölünme" başlıklı III üncü bölümünün,
166 ncı maddesinde,
"(1) Bir şirket, bölünme yoluyla, malvarlığının bölümlerini var olan
şirketlere devredecekse, bölünmeye katılan şirketlerin yönetim organları
tarafından bir bölünme sözleşmesi yapılır.
(2) Bir şirket, bölünme yoluyla, malvarlığının bölümlerini yeni kurulacak
şirketlere devredecekse, yönetim organı bir bölünme planı düzenler.
(3) Hem bölünme sözleşmesinin hem de bölünme planının yazılı şekilde yapılması
ve bunların genel kurul tarafından 173 üncü madde hükümlerine göre onaylanması
şarttır." hükmünü,
167 nci maddesinde,
"(1) Bölünme sözleşmesi ve bölünme planı özellikle;
a) Bölünmeye katılan şirketlerin ticaret unvanlarını, merkezlerini ve
türlerini,
b) Aktif ve pasif malvarlığı konularının devir amacıyla bölümlere ayrılmasını
ve tahsisini; açık tanımlamayla, bu bölümlere ilişkin envanteri; taşınmazları,
kıymetli evrakı ve maddi olmayan malvarlığını teker teker gösteren listeyi,
c) Payların değişim oranını ve gereğinde ödenecek denkleştirme tutarını ve
devreden şirketin ortaklarının, devralan şirketteki ortaklık haklarına ilişkin
açıklamaları,
d) Devralan şirketin; intifa senedi, oydan yoksun pay ve özel hak sahiplerine
tahsis ettiği hakları,
e) Şirket paylarının değişim tarzlarını,
f) Şirket paylarının bilanço kârına hangi tarihten itibaren hak kazanacaklarını
ve bu istem hakkının özelliklerini,
g) Devreden şirketin işlemlerinin hangi tarihten itibaren devralan şirketin
hesabına yapılmış kabul edildiğini,
h) Yönetim organlarının üyelerine, müdürlere, yönetim hakkına sahip kişilere ve
denetçilere tanınan özel menfaatleri,
i) Bölünme sonucu devralan şirketlere geçen iş ilişkilerinin listesini,
"Alacaklıların korunması"
başlıklı 174 üncü maddesinde,
"Bölünmeye katılan şirketlerin alacaklıları, Türkiye Ticaret Sicili
Gazetesinde, tirajı elli binin üstünde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan
en az üç gazetede yedişer gün aralıklarla üç defa yapılacak ilanla ve sermaye
şirketlerinde ayrıca internet sitesine de konulacak ilanla, alacaklarını
bildirmeye ve teminat verilmesi için istemde bulunmaya çağrılırlar.
"Alacakların teminat altına alınması" başlıklı 175 inci
maddesinde,
(1) Bölünmeye katılan şirketler, 174 üncü maddede öngörülen ilanların
yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde, istemde bulunan alacaklıların
alacaklarını teminat altına almak zorundadırlar.
(2) Bölünme ile, alacaklıların alacaklarının tehlikeye düşmediğinin, bir işlem
denetçisinin raporuyla ispatı hâlinde, teminat altına almak yükümü ortadan
kalkar.
(3) Diğer alacaklıların zarara uğramayacaklarının anlaşılması hâlinde, şirket,
teminat göstermek yerine borcu ödeyebilir." hükmünü,
"Ticaret siciline tescil ve geçerlilik" başlıklı 179 uncu maddesinde,
"(1) Bölünme onaylanınca, yönetim organı bölünmenin tescilini ister.
(2) Kısmi bölünme sebebiyle devreden şirketin sermayesinin azaltılması
gerekiyorsa buna ilişkin esas sözleşme değişikliği de tescil ettirilir.
(3) Tam bölünme hâlinde devreden şirket ticaret siciline tescil ile
birlikte infisah eder.
(4) Bölünme ticaret siciline tescil geçerlilik kazanır. Tescil ile tescil
anında envanterde yer alan bütün aktifler ve pasifler devralan şirketlere
geçer."
Hükümlerini içermektedir.
Söz konusu hükümler uyarınca şirketin tam
bölünmeye tabi tutulması sonucunda ortada bölünen şirket kalmamakta kaydı
silinmekte dolayısıyla ticaret sicilindeki kaydı sonlandırılmakta, buna
karşılık bölünme yoluyla şirketin mal varlığı bir veya birden fazla şirkete
devredilmiş olduğundan yeni şirket / şirketler tarafından eski şirketin
kendisine devredilen kısmına ilişkin tüm hak alacak ve borçları devralınmaktadır.
Kısmi bölünmede karşımızda asgari iki şirket olacağından kısmi bölünmeye
ilişkin sözleşme uyarınca devredilen ve devralınan borç, hak ve alacaklardan
her iki şirketinde sorumluluğu bulunmaktadır.
Sonuç olarak hem ticaret kanunu hükümleri
hem de sosyal güvenlik kanunu hükümlerini birlikte değerlendirdiğimizde,
ticaret kanununun öngörmüş olduğu şekilde bölünmeye tabi tutulmuş olan
ve sigortalı çalıştırılan tüzel kişiliğin bölünme sözleşmesi çerçevesinde
yer alan alacak, borç ve haklar için külli halefiyet ilkesinin geçerli olacağı,
bölünen ortağa ait ve bölünme sözleşmesi kapsamında yer alan bütün hukuki
ilişkilerin bölünme sözleşmesinin tarafı diğer şirket ya da şirketlere
kendiliğinden geçeceği, dolayısıyla bu ifadeden sosyal sigorta hak ve
yükümlülükleri kapsamında işyerinde çalıştırılan sigortalıların sosyal güvenlik
kanunundan doğan hakları ile bu bağlamda işveren
yükümlülüklerinin devralan şirkete/ şirketlere de de müşterek ve
müteselsilen geçeceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
“Sorumluluk” başlıklı 38 inci maddesinde, “Tescil
ve kayıt için gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, 3.825,00 Türk Lirası idari
para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.